Seçkide yer alan öyküler, “Çevre ve İklim” temasını gerek önceleyerek gerekse de metnin arka planına gizleyerek yol alıyorlar kitap boyunca. Yaşadığımız köyden ait olduğumuz dünyanın diğer ucuna, küçük bir ağacın varlık nedeninden kentlerin soluğuna çöken yapılaşmalara, yurdu yağmalanan bir fidenin çığlığından, orman gölgesi bulamayan hayvancıkların telaşına değin; süregiden yıkımlar, talanlar ve göçler can buluyor bu öykülerde.
On beş öykünün çıkışı ve uzun yolculuğu farklı olsa da, bu trajik sonu hazırlayanın kim/kimler olduğu konusunda hepsi hemfikir: İnsan…
Okur, ilkinden son öyküye kadar kendi duruşunu ve davranış biçimini de gözden geçirecektir. Çünkü her öykünün eli, yanımızda yöremizde görünenlere, eksilenlere ve kaybedilenlere apaçık dokunuyor.
Dürüst, sağlam ve içten anlatımlı bu öykülerin kurguyu aşan gerçekliğe dönüşmesi, okura; dünyanın bir yok oluşa doğru gittiğinin canlı canlı gösterimi olacaktır kuşkusuz.
Omuz omuza yükü azaltmak
Bu anlamıyla da öyküler, insanlığın tarihsel yerini sorgulamanın bilinciyle omuz omuza yürüyor…
Her yazar, kendi anlatım diliyle ve biçemiyle yer alıyor seçkide. Yerel bir deyişin sıcaklığından evrensel sözün kucaklanmasına uzanan bu farklı anlatımlar, öykü kitabının da apayrı bir zenginliği…